Matrakçı Nasuh

Osmanlı padişahlarının hükmettiği, üç kıta üzerine yayılmış bu geniş coğrafyadan isimleri bilinen veya bilinmeyen pek çok dâhî çıkmıştır. Matrakçı Nasuh da bunlardan biridir.Aslen Bosnalı’dır; devşirme sistemine dahil edilerek İstanbul’a getirilmiştir ve enderunda eğitim görmüştür.  Rönesans aydınlarında sıkça karşılaştığımız çok yönlü olma durumunu karşıladığı için hezârfen olarak bahsedebileceğimiz Matrakçı Nasuh; Osmanlı sanatında topografik ressamlık olarak adlandırılan, belgesel nitelikte kent tasvirleri yapmış önemli bir nakkaş , padişahın yanında seferlere katılmış bir asker, matrak denilen savaş oyununu icat etmiş bir mucittir. Kendisinden söz eden kimilerince Osmanlı’nın Leonardo’su olarak anılır. Ayrıca, kendiyle aynı dönemde yaşayan çoğunluk gibi yazdığı eserlerde hayatı hakkında bilgi vermekten kaçındığından Doğu'nun ‘Leonardo Da Vinci’si olarak da anılır.

Ona hezârfen sıfatının uygun görülmesine sebep olan tüm bu özellikler bir yana, Nasuh’un nakkaş kişiliği, başta Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn olmak üzere kaleme alıp nakşettiği kitaplarıyla Osmanlı minyatür sanatında yeni bir süreç başlatmıştır. Nasuh’un Avrupa’da yayılmaya başlayan Rönesans akımıyla eş zamanlı olarak ortaya çıkardığı eserleri, Osmanlı resim sanatına yeni bir soluk kazandırmıştır. Bu özellikleri itibariyle Nasuh, 16. Yüzyıl Osmanlı Tasvir Sanatı denilince ilk akla gelen isimlerdendir.

 Dönemin sanatçıları konu olarak genellikle gündelik yaşam, seferler, törenler, padişahın düzenlediği çeşitli etkinlikler, sünnet düğünleri ve dönemin sosyal yaşamını seçmiştir. Matrakçı ise farklıdır; o da sosyal etkinlikleri nakşettiyse de kendisi topografik tasvirleriyle öne çıkmıştır. Tarihi konu edinen yazmalarda olayların geçtiği yerlerin betimlenmesi gerekliliği topografik minyatürlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kanuni döneminde Sultan’ın seferlerine katılmış olan Nasuh bu tarzda eserler ortaya koymuştur. Nasuh’un fırçasından çıkan topografik tasvirler, haritacılığın gelişmesine de neden olmuştur.

Minyatür, yazma eserlerdeki resimleri ifade etmek için kullanılır. Osmanlılar minyatür yerine nakış veya tasvir kelimelerini kullanmıştır. Osmanlılar tarafından benimsenen minyatür, yüzyıllar boyunca İslami sanatların en önemlilerinden olmuştur. Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman döneminde Osmanlı minyatür sanatı kendi özgün üslubuna yönelmiştir. Özellikle Kanunî döneminde Nakkaş Osman, Levnî ve Nasuh gibi sanatçılar yetişmiş ve minyatür sanatına yön vermiştir. 1603 yılı ile birlikte devletin gerileyen gücü minyatür sanatını da etkilemiş ve minyatür resmi değerini yitirmeye başlamıştır. Minyatür ile topografyayı birleştiren Matrakçı Nasuh, kendi devrinin coğrafyasını kaydetmiştir.

Şehirlerin, menzillerin ve yolların etrafındaki topografyayı gerçeğe yakın tabiat figürleriyle, yerleşim merkezlerini ise stilize mimari unsurlarla yansıtmıştır. Onun topografik harita-minyatürlerinde, Osmanlı coğrafyasını ve yakın coğrafyayı, 16. yüzyıldaki haliyle görmek mümkündür. Kuşbakışı çizilen harita-minyatürler, her yörenin tabii zenginliklerini, dağ, ova, yayla, nehirlerini göstermektedir.

Matrakçı Nasuh, Osmanlı’nın adeta fotoğraflı tarihi olarak kabul edilen Süleymanname’yi içerisinde kaleme aldığı minyatürlerle, tarih yazımının eşsiz bir kaynak eseri haline getirmiştir. Nasuh’un Süleymanname’de çizdiği tasvirlerin gerçek ölçülerine oranının son derece yakın olması, eserlerinin Osmanlı tarihi açısından güçlü birer belge niteliği taşıdığı görüşünü desteklemektedir. Yurdaydın’ın deyimiyle eserler bu bakımdan topografik ve şematik karakter taşır. Konup göçülen yerleri, özellikle de şehirleri betimleyen kısımları o günün coğrafyasına ışık tutan önemli belgeler niteliğindedir. 

Nasuh’un minyatür sanatçısı olarak anılmasında ve Türk minyatür sanatında farklı bir yere konmasına vesile olan bu eserlerin içinde yer alan topografik ve figürsüz manzaralardır. Yurdaydın, bu minyatürler için şu ifadeleri kullanır: “Geçilen şehirlerin, cami, mescit, türbe, saray gibi belli başlı binalarının resmedilmiş olması, bu resimlerin İslam mimarisi tarihi için belge değerini artırmaktadır. Bu resimlerde görülen kaleler, köprüler, kayalar, bitkiler ve hayvanlar, bir muayyen resmin adeta baştan sona tekrarı gibidir. Bununla beraber minyatüre hakim olan dışavurumculuğun (expressionism) eserleri monotonluktan kurtardığı görülür. Öte yandan keyfi bir perspektifle, konunun en karakteristik cephelerini takdim etme imkânı elde edilmiştir. Bu minyatürlerin bir özelliği de mübalağasız ve gerçekçi oluşlarıdır. Ayrıca bu eserlerde görülen mizahi teferruat da dikkat çeker’’

Erkan’ın aktardığına göre Mazhar İpşiroğlu ise Nasuh’un tasvirlerinin “minyatür sanatının donmuş kalıplarını” kırdığını ve 16. yüzyıl resim sanatına Osmanlı manzara ressamlığı diyebileceğimiz yeni bir tür kattığını ifade etmiştir. Matrakçı’nın, tabiatçı Batı sanatında olduğu gibi, belli bir bakış noktasına saplanıp kalmadığını vurgulamıştır; “Kuşbakışı gösterdiği bir şehrin yapılarını, şehrin içine girerek yakından ve karşıdan verir, ya da önemsediği bir şeyi gösterebilmek için yolunu birdenbire değiştirerek nehir boyunda ilerlemeye başlar. Ara sıra göstermek istediği şeyin etrafında dolaştığını ve  onu değişik yanlarından verdiğini görürüz. Şekiller inanılmaz renkler içinde ışıldıyor; dağlar, kayalar, korkunç hayvanlar, ona devler olarak görünür.” sözleriyle tabiat izlenimiyle hayal gücünün bu resimlerde masal sınırında buluştuklarını söylemiştir.

Nasuh’un kendine ait bir üslubu vardır;  minyatürlerinde kasaba ve kent görünümleri kuşbakışı dediğimiz yukarıdan genel bir bakış açısı içerisinde ele alınmış, ancak kenti oluşturan yapılar genellikle karşıdan bakış açısıyla gösterilmiştir. Benzer bir anlayış Piri Reis’in Venedik’i gösteren haritasında da izlenebilmektedir. Nasuh minyatürlerinde binaları sadece çizmemiş, geometrik bir disiplin çerçevesinde aktarmıştır. Nasuh’un tarzı haleflerine de örnek teşkil etmiş, modern İstanbul peyzajlarına kaynak olmuştur.

Târih-i Sultân Bâyezid adlı kitabında on kale tasvir etmiştir. Şehir minyatürlerini incelediğimizde, oradaki binaları tek tek seçebiliriz. Geçilen şehirlerin, cami, mescit, türbe, saray gibi belli başlı binalarının resmedilmiş olması, bu resimlerin Türk mimarlığı tarihi bakımından belgesel değerini arttırmaktadır. 

Nasuh’un minyatürlerinin Avrupa’daki örneklerle kıyaslanması ortak yanlarının bulunduğunu göstermektedir. Bununla beraber Nasuh’un minyatürlerinde daha fazla ayrıntı yer almaktadır. Avrupa’da geç gelişen bir sanat dalı olan perspektif görünüşlü şehir planlarını çizenlerden biri olan Boundelmonti’nin 1422 tarihli vedutu İstanbul ve Akdeniz adalarını içermektedir. Boundelmönti’nin Topkapı Sarayı’nda bulunan eserinin 1500 tarihli Grekçe nüshasında verilen bilgiler, Nasuh’un eserinin sonlarında yer verdiği bazı adaların minyatürleriyle örtüşmektedir. Erkan’ın aktardığına göre Kiel’in önemli tespitleri, Nasuh’un Batı’daki bu kabilden eserlerden haberdar olduğunu ve bunlardan  etkilendiğini ortaya koymaktadır. Bu durumda Nasuh’un minyatürlerini, yalnızca kendi dünyasının sınırlarına kapanmış olarak üretmediğini, aksine kendi bilgilerine farklı bilgileri de ekleyerek yine kendi üslubuyla bunları çizmiş ve renklendirmiş olduğunu söylemek mümkündür.

SİNEM KARAKOYUN

KAYNAKÇA

Erkan, D. (2005). Matrakçı Nasuh’un Süleyman-name’si. (Yüksek Lisans Tezi).

Çaha, M. (2019). 500 Yıl Öncesinden Bugüne İlham Veren Matrakçı Nasuh. İsmek El Sanatları Dergisi, 20 (79) s. 41-45.

Erkan, D. (2011). Matrakçı Nasuh’un Hayatı ve Eserleri Üzerine. The Journal of Ottoman Studies, 37 (11), s. 181-197

Yurdaydın, H.G. (2003). Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. (Cilt 6, ss. 27-28).

Açıkgöz, N. (2014). Matrakçı Nasuh Minyatürlerinde Arap Coğrafyası. Uluslararası Türk-Arap Müşterek Değerler ve Kültürel Etkileşim Sempozyumu Bildiri Kitabı.Ürdün: Yunus Emre Enstitüsü.

Yurdaydın, H. G. (1963). Matrakçı Nasuh. Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları.

Dönmez, İ. Ve Göker, P. (2018). Osmanlı Dönemi Minyatür Sanatında Topografik Kent Tasviri. Journal of Social and Humanities Sciences Research, 5 (23), ss. 1121-1129.

Ebel, K. (2005). Osmanlı Şehir Tarihinin Görsel Kaynakları. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 3 (6), ss. 487-515.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Yunan ve Roma Mimarlığı

Antik Yunan'da Mitoloji ve Felsefe