Hristiyan İnancında ve İkonografisinde Melekler

Hristiyan inancındaki melek kavramının incelenmesi için Eski Ahit ve Yeni Ahit temel kaynakları oluşturur. İncil'de melekler için Tanrı’nın oğulları, kutsallar topluluğu, ruhlar, koruyucu veya kutsal güçler olarak söz edilmiştir ve bunların hepsi Tanrı’yı yüceltmek ve O’na hizmet vermek için yaratılmışlardır. Tanrı’nın ordusu, hizmetkârlarından oluşan sınırsız sayıda meleklerden oluşur ve bunlar özel casus olarak hizmet verirler. Tanrı’nın dünya üzerine gönderdiği mesajı ileten taşıyıcılardır:

‘’Rab’bin bir meleği onlara göründü ve Rab’bin görkemi çevrelerini aydınlattı. Büyük bir korkuya kapıldılar. Melek onlara, ‘’Korkmayın!’’ dedi. ‘’Size, bütün halkı çok sevindirecek bir haber müjdeliyorum: Bugün size, Davut’un kentinde bir Kurtarıcı doğdu. Bu, Rab olan Mesih’tir. İşte size bir işaret, Kundağa sarılmış ve yemlikte yatan bir bebek bulacaksınız.’’ Luka, 2:9

Bireyleri, kiliseleri, sunakları, şehirleri ve ulusları korurlar. Kutsal Kitap’ta tahtları, prenslikleri, güçleri, erdemleri ve üstünlükleri olduğundan bahsedilir. Mahşerde dört büyük melek dünyaya çeşitli afetler yollayacaklar ve canavarlaşacaklardır; insanoğlunun ve dünyanın yok edilmesinde büyük rol oynayan yaratıklara dönüşeceklerlerdir. Kötüler için kötü; iyiler için iyi olacaklardır.

Meleklerin cinsiyeti yoktur; ruhsal varlık olduklarından biçimsiz, bedensiz, maddesizdirler. İnsanlara göründükleri çoğu zaman muhteşem ve görkemli gözükürler. Tanrı, insanın gözünü açtığı ve melekleri görünür kıldığı zaman onlara “Korkma” sözünü kullanır.

Melekler bizi korurken üzerimizde nöbetteyken ya da bizimle birlikte Tanrı’ya taparken onları göremeyiz fakat Kutsal Kitap’ta zaman zaman meleklerin bedensel bir şekilde insanlara göründüğünden bahsedilir:

‘’Şabat Günü’nü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. Ansızın büyük bir deprem oldu. Rab’bin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üstüne oturdu. Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı. Nöbetçiler korkudan titremeye başladılar, sonra ölü gibi yere yıkıldılar. Melek kadınlara şöyle seslendi: ‘’Korkmayın! Çarmıh’a gerilen İsa’yı aradığınızı biliyorum. O burada yok, söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin, O’nun yattığı yeri görün. Çabuk gidin, öğrencilerine şöyle diyin: İsa ölümen dirildi. Sizden önce Celile’ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz. İşte ben size söylemiş bulunuyorum.’’  Matta 28:5

Melekler peygamberler vasıtasıyla dünyanın anlaşılmasında büyük önem taşımaktadırlar ve ruhani varlıklarla iletişim içindedirler. Tanrı ile insan arasında üçüncü bir varlık gibi bulunurlar. İnsanları izlerler:

‘’Kanımca Tanrı biz elçileri, en geriden gelen ölüm hükümlüleri gibi gözler önüne serdi. Hem melekler hem insanlar için, bütün evren için seyirlik oyun olduk.’’ Korintliler: 4:9

Meleklerin arasında belirli biri rütbe ve düzen vardır. Yahuda’nın kaleme aldığı mektubun 9. ayetinde Mikhail Baş melek olarak nitelendirilir. Başmelek Mikhail’in melekleriyle birlikte, ejderha ve onun ordusuna karşı savaşıp onları yenmiştir:

“Gökte savaş oldu. Mikhail ve melekleri ejderhaya karşı savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini kaybettiler” Vahiy 12.7,8

Melekler yaşlanmazlar, insani fiziksel yapının getirdiği sınırlamaları yoktur.Evlenmez ve evlendirilmezler. Belirli bir zamanda yalnızca tek bir yerde bulunabilirler. Melekler çok güçlü varlıklardır ve büyük güç gerektiren önemli rolleri vardır:

‘’Bundan sonra yeryüzünün dört köşesinde duran dört melek gördüm. Bunlar karaya, denize ya da herhangi bir ağaç üzerine esmesin diye, yeryüzünün dört rüzgarını tutuyorlardı.’’ Vahiy, 7:1

Melekler bazen de Tanrı’nın yargısında aracı olarak kullanılırlar:

‘’Çağın sonunda da böyle olacak. Melekler gelecek, kötü kişilerin doğruların arasından ayırıp kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.’’ Matta, 13:49-50

Baş Melekler
  • Mikhail
Can alan melek olarak bilinir. İsmi “Tanrı gibi kim var?’’ anlamına gelir. Kutsal kitap boyunca özel ismiyle dile getirilen tek baş melektir. Mikhail’in ismi daha önce sözü edilen ayetlerde geçer, Tanrı’nın halkının savunucusu olarak belirtilir: 

‘’Pers krallığının önderi yirmi bir gün bana karşı durdu. Sonra baş önderlerden Mikail bana yardıma geldi, çünkü orada, Pers krallarının yanına alıkonulmuştum.’’  Daniel, 10:13

Mikhail çok güçlü ve büyük bir melektir. Meleklerin arasında kudretinin benzeri yoktur. Tanrı’nın mağlup olmayan bir savaşçısıdır. Mikhail genellikle ayakta ve cepheden tasvir edilmiştir. Sarı bir haleyle çevrelenen başı, kahverengi dalgalı saçları omuzlarına kadar iner. Gözler seyirciye doğru iner. Uzun kollu bir tunik, sağ elinde bir asa tutar ve bu asanın ucu bir haç ile sonuçlandırılır. Standart görünümü tarif edilen gibi olmasına karşın farklı betimlemeleri de bulunmaktadır. Müzelerde bulunan pek çok yazıtta Mikhail adına yaptırılan kiliselerin varlığı kanıtlanmıştır.
  • Cebrail
Müjde getiren melektir. Cebrail, ‘’Tanrı kudretlidir’’ anlamına gelir. Tanrı’nın huzurunda durmaktadır. Cebrail, dalgalı saçlı, üzerinde uzun Tunik ile tasvir edilen melek bir elinde evreni simgeleyen küresi diğer elinde asası ile tasvir edilir. Adı Kutsal Kitap’ta dört defa geçer ve her seferinde iyi haber getirmektedir. Meryem ve annesi Anna’ya müjde getiren melektir. Cebrail Kutsal Kitap’ta ilk kez Daniel’de zikredilir:

‘’Bir insan sesinin Ulay Kanalı’ndan, ‘’Ey Cebrail, görümün ne nlama geldiğini şuna açıka’’ diye seslendiğini duydum. Cebrail durduğum yere yaklaşınca korkudan yere yığıldım. Bana, ‘’Ey insanoğlu!’’ dedi, ‘’Bu görümün sonla ilgili olduğunu anla.’’ Daniel, 8:16-17
  • Raphael (Rafail)
Raphael ismi, Tanrı şifa verir anlamına gelmektedir. Kitab’ın yedi meleği arasındadır. Baş melek kitabı ona Kitab-ı Mukaddes dışında verilmiştir. Eski Ahit’te Tovit’in bölümünde çok yer alır. Enoh’un kitabında bu melekten çok söz edilir.
  • Serafim
Kutsal Kitap’ta tek bir yerde geçmektedir. Yeşeya’da her birinin altı kanadı vardır. Bu altı kanadın ikisiyle yüzlerin, ikisiyle ayaklarını, ikisiyle de uçtukları belirtilmektedir. Cennetin kapısında koruyuculuk yapan ve Tanrı’nın tahtını koruyan en üst düzeydeki meleklerdir. Tanrının sevgisiyle yandıkları için ''yanan melekler'' olarak da anılırlar.

Hristiyan Sanatında Melek Tasvirleri

Melek figürleri, farklı teknik ve konularla sanatçıların çok ilgi gösterdiği bir tema olmuştur. Melek figürlerinin tasvirleri 2-3. yüzyıldan itibaren görülmeye başlamış ve günümüze kadar Hristiyanlığın yayıldığı bölgelerde yoğunluk göstermiştir. Bizans sanatı içerisinde 4.yüzyıldan itibaren gelişim gösterir. İlk olarak katakomplarda resmedilmişledir ve ilk örnekler Priscilla Katakompu’nda görülür.

Hristiyan sanatının başlıca işlevi olan, okuma-yazma bilmeyen çoğunluğa dini ve gerekliliklerini anlatması durumu melek tasvirleri için de geçerlidir. Tasvirler, Hristiyanlarca inkâr edilemez kanıtlar ve saygıdeğer anılar olarak kabul edilmiş ve Tanrı’nın ilahi hizmetkârları olarak kabul edilmiştir. Amaç melekleri inananlara tanıtmaktır çünkü melekler Tanrı ile insanlar arasındaki bağdır. Eserler seyirciyi görünür dünyadan alıp bilinmeyen dünyaya götürürler, insanlar bu ruhani varlıklara karşı saygı gösterirler.

Dünya üzerinde de çok fazla görünmeleri tıpkı Yunan mitolojisine ait tanrı ve tanrıçaların insani özellikler barındırmasının sebebi olan daha kolay kabul görmeleri ve anlaşılabilmeleri kaygısıdır. Şekilsiz ve kavranamayacak kadar ruhani olmalarına, zihinsel ve vücutsuz olmalarına rağmen mekânda ve zamanda kavranabilecek şekilde tasvir edilirler.

Melek figürleri fresk, duvar resmi, mozaik tekniğinde dini yapılarda, el yazmalarında, dokuma, madeni eşyalar ve takılar üzerinde tasvir edilmişlerdir. Melekler kompozisyonlarda yalnız ya da toplu şekilde tasvir edilmişlerdir. El yazmalarında genellikle toplu olarak resmedilirken anıtsal örneklerde tek tek tasvir edilmişlerdir. Melekler, erken Hristiyan sanatında din bilginlerince sınıflandırılıp birbirine akraba durumuna getirilmişlerdir. Melekler sakallı veya sakalsız erkek gibi dünyevi bir görünüşte tasvir edilmişlerdir. Kanatları uçuşlarını simgeler ve aynı zamanda Tanrı’nın ulaşılmazlığının da simgesidir.

Hristiyan sanatçılar arasında meleklerin tasviri konusunda bir ikilemin söz konusu olduğu söylenebilir. Erken dönemde tasvir edilen melekler ruhani yaratıkları içermiyordu. Chrysippus ve Pseudo-Dionysius gibi teologların kutsal metinlerden yola çıkarak oluşturdukları melek görünümlerine dayanarak belirli sonuçlara varıyorlardı. Çoğu zaman sanatçılar melekleri tanımlama ve tasvir etme sorununu onları çeşitli farklılıklarıyla birlikte insana benzeterek çözümlüyorlardı. Bu nedenle 4-5. yüzyılda meleklere bireysel özellikler yüklenmiştir. Meleklerin dünyevi görünüşleri içerisinde insan formu birçok formdan sadece biridir; görünüşlerinin tasviri genel olmamakla birlikte değişkendir.

Hristiyan sanatçılar melekleri insan şeklinde tasvir ederken onları doğalarıyla ilgili problemler ile ilgilenselerdi bu melek tasviri izleyicinin bakış açısı, idraki gibi zor konulara doğurabilirdi. Melekler biçimsiz, bedensiz ve maddesizdir, bu nedenle bu gibi varlıklarla maddesel tasvirler arasında tam bir benzerlik kurmak imkânsızdır. Genç ve erkek olarak kabul edilir ve kanatlıdırlar. Genellikle anonim bir görünüme sahiptirler sadece baş melekler tasvirinde tanımlanırlar. Erken Bizans sanatında melekler sakallı veya sakalsız erkek gibi dünyevi bir şekilde tasvir edilmişlerdir. Böylece sanatçılar, kutsal metinlerde meleklere yorulan özelliklerden anlaşılabilir bir görüntü elde etmişlerdir.

Hristiyan inancında baş melekler arasında yer alan Serafim meleklerinin en güzel tasvirlerinden bir örnek olarak Ayasofya'da bulunan fresk-mozaik eserleri gösterilebilir. Kubbenin dört eteğinde 6 kanatlı 4 serafim bulunur. 6 kanatlarının 2'si yüzlerini, 2'si ayaklarını kapatmak, diğer 2'si de uçmak içindir. ört serafim meleğinin ikisi mozaik, diğer ikisi ise fresktir. Bütün serafimlerin yüzleri Ayasofya’nın camiiye dönüştürülmesi aşamasında bronz bir madalyonla kapatılmış ve kubbenin kuzeybatı pandantifinde yer alan, fresko tekniğiyle resmedilen serafimin yüzü 2010'da yapılan restorasyon sırasında açılmıştır.


SİNEM KARAKOYUN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Yunan ve Roma Mimarlığı

Antik Yunan'da Mitoloji ve Felsefe

Matrakçı Nasuh